Sanatçı Röportajı: Didem Erbaş
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ndeki resim eğitiminden sonra sanat pratiğini geliştiren/değiştiren deneyimler neler oldu?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi sonrası Sabancı Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nde yüksek lisansımı tamamladım. Bu süreçlerde bir çok materyali deneyimleme fırsatım oldu. Ahşap ve metal atölyelerinde istediğim gibi çalışabilme şansına sahip oldum. Bu anlamda üretimime yansıyan çok fazla şey oldu. Resim eğitimi sonrasında üç boyutlu düşünerek bu alanda mekanı da deneyimlerek yaptığım denemeler bunlardan birkaçı.
Sanat pratiğinden biraz bahseder misin? Sanat pratiğinde sorgulamaktan sıkılmadığın soru/tema nedir?
Üretimim neyi gerektiriyorsa o malzemeyle çalışmaktan keyif alıyorum. Bu kimi zaman enstalasyon olabiliyorken, kimi zaman da resim ya da video işlerle sonuçlanabiliyor. Fikrin şekillendirdiği malzemeye yöneliyorum her seferinde. Bu da her defasında heyecanımı daha da artırıyor. Çünkü hiç denememiş olduğum bir malzeme de işin içine girebiliyor. Örneğin, bu sene başında enstalasyon işlerimin yer aldığı Depo İstanbul’da gerçekleşen ‘Yukarıda Sis, Aşağıda Toz Bulutu’ sergisinde bir ‘sığınak’ enstalasyonu görüyorsunuz. Bu sığınak LED neon ışıkla oluşturulmuş korunaksız bir yapı olarak kurgulandı. LED neon ışığı ilk defa bir işimde kullanmış oldum. O materyalin keşfi ve size sunduğu farklı deneyimler işi daha heyecanlı hale getiriyor. İşlerin bir çoğu aynı tema üzerinden şekilleniyor. Coğrafya, harita, topografya, barınma, hayatta kalma mücadelesi ve gözetle(n)me kavramları daha çok üzerinde durduğum konular.
Objelerin işlerindeki yeri nedir? Yaptığın ya da bulduğun objeler mi işlerini şekillendiriyor yoksa bir araştırma çerçevesinde mi objeleri topluyorsun?
Objeler genellikle atölyede biriktirdiğim, doğadan topladığım veya bulduğum şeyler oluyor. Bulduğum nesneyle atölyede biraz vakit geçirip, onu tanımam gerekiyor. Nesneler bu şekilde her gün karşımda gördüğüm, aşina olduğum şey haline geliyor ve bir şekilde zamanı geldiğinde işlerin parçası oluyorlar.
Suçlu Serisi ve Pogrom Serisi’nde yer alan figürler kimlere atıf yapıyor?
Bu çalışmalar, 2013-2015 yılları arasında yapmış olduğum, tuval üzerine yağlı boya işler. O dönem ele aldığım bazı konular vardı. Suçlu serisi, aslında Franz Kafka’nın Ceza Kolonisi adlı kitabından esinlenerek kurgulanmış, kimin suçlu olduğu kimin suçsuz olduğunu sorgulayan ve bunu sorgularken de suretleri belirsiz olan kimlikler yaratma amacı taşıyan işlerdir. Bu yüzden bu seride yüzleri belli olmayan portreler yer alır. Yine aynı şekilde Pogrom Serisi’nde de 6-7 Eylül olayları esnasında çekilen bazı fotoğraflardan yararlandığım için yüzleri göstermenin manasız olduğunu düşündüm. Çünkü zaten arşivlere baktığınızda bu resimlerin fotoğraflarını bulabiliyorsunuz. Bu iki seride de her ne kadar konular birbirinden bağımsız gözükse de ele alınan meseleler hep aynı. O yüzden de kullandığım materyalin bir önemi kalmıyor diyebilirim.
Hafızanda önemli bir yer edinmiş, dönüm noktası gibi gördüğün bir sergi/proje ya da sanatçı rezidansı var mı?
2013’te Salzburg Yaz Akademisi’nde Tania Bruguera’nın verdiği ‘Yararlı Sanat’ (Arte Util/Useful Art) başlığı altında katıldığım program sürecimi olumlu şekilde etkilemişti. 15 kişiyle birlikte metinleri okuyup tartışmak, birlikte fikirler üretmek teorik anlamda çok iyi gelmişti. Dönüm noktası diyemem ama üretimime ve düşünme biçimime önemli katkıları olduğunu söyleyebilirim.
Yaşadığın coğrafyanın sanat pratiğine ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsun?
Benim için yaşadığım çevre, onu gözlemlemek ve gözlemlerimi görsel notlar haline dönüştürmek çok önemli. Çünkü üretimimin en önemli kısmını oluşturan şeyler bu. Yürümek, gözlemlemek, toplamak ve üretmek. Bu yüzden coğrafya ve zaman geçirilen alanın önemli olduğunu düşünüyorum. Gerek politik anlamda, gerek çevresel anlamda pratiğimin üzerinde çok önemli bir yere sahip olduğunu düşünüyorum. Yaşadığım ya da yolculuğa çıktığım herhangi bir şehir, ülke ya da yer çalışmalarıma ‘görsel not’ olarak katkıda bulunur.
Koleksiyonunu yaptığın objeler var mı?
Koleksiyon sayılmasa da zamanında topladığım belli bir miktarda ikinci el oyuncak bebekler var. Porselen, plastik ya da yumuşak, değişik materyallere sahip oyuncak bebekler. Genelde hepsinin farklı, kendi ülkelerine has geleneksel kostümleri var.
Şu aralar ilgi duyduğun takip ettiğin sanatçılar kim ve neden?
Son zamanlarda resimlerini yakından takip ettiğim, minimal ve basit nesneleri resmeden Andrei Roiter var. Distopik mimari yapılarıyla ilgimi çeken bir diğer sanatçı Roland Boden var. Sanatçılar haricinde (insansız)hava sahası araçları, uydu görüntüleri, mimari olarak da bunker’ler gibi birçok yapı ve makineden de etkileniyorum. Son zamanlarda bu tip sanatçıların işlerini takip etmemin bir nedeni de bu olabilir.
Çalıştığın bir stüdyon var mı? Stüdyo hayatından biraz bahseder misin?
Stüdyomu yaklaşık iki ay önce kiraladım. Evime çok yakın bir sitenin içinde, yürüyerek gidip geldiğim bir dükkan. Bu yüzden apartman sakinlerini perde arkasından izlemek gibi bir durum gelişti. Defterime “Apartman Sakinleri” diye ayrı bir bölümde günlük notlar alıyorum. Mesela bir apartman sakini sürekli bahçeye konulan kedi kaplarından rahatsız oluyor ve onları kaldırtıyor. Başka biri telefon görüşmelerini sürekli apartman kapısında yapmayı tercih ediyor. Sitenin içinde bir sürü kedi var. Hatta apartman yöneticisi yan dükkanımı bu kedilerden birine vermiş. Akşamları içeride, sabahları bahçede takılan, suyunu da benim bulunduğum dükkanda içmeye alışmış bir kedi her gün ziyaretime geliyor.
Bu sene gerçekleştirmeyi planladığın/(ertelemek durumunda kaldığın) proje/sergi planlarından bahseder misin? Neler üzerinde çalışıyorsun?
Bu sene gerçekleşecek üç grup sergisi vardı. Sanırım durumlar biraz daha iyileşince tekrardan hayata geçiririz. Şu sıralar evde olduğum için çalışma odamdaki iki masayı ve duvarı çalışma alanı haline getirdim. Son zamanlarda kullandığım mürekkep ve suluboyadan yeni çalışmalar üretiyorum. Evdeki bazı malzemelerden renk denemelerinde bulunuyorum ve önceden ürettiğim füzenlerimle çalışıyorum. Şu an için işlerim, her bir yeni düşünce ile spontane bir şekilde ortaya çıkıyor. Biraz da böyle ilerlemesini istiyorum aslında.