
Ahmet Özcan ile Söyleşi

Okul sonrası sanat hayatına dair deneyimlerin nasıl oldu?
Okul zamanlarında başladığım çalışmalarımın daha geniş çaplı projelere evrilmesi için araştırmalarımı genişleterek devam ettirdim. Aynı zamanda akademisyen olduğum için okuldan kopamadım. Bu durum zaman açısından kısıtlayıcı olurken, maddi anlamda ve araştırmak istediğim konulara dair kolaylıklar sağladı. Sanata dair sürekli olarak, çalışmalarımı farklı alanlarda, mekanlarda, coğrafyalarda sergilemek için yeni ilişkiler kuruyorum. Bu durumun önemli olduğunu okul sonrasında anladım, öncesinden sanat alanında -sanatçı ve işlerin nasıl yürüdüğüne dair- amatör birisi olarak başkalarının beni bulacağını-keşfedeceğini umut ediyordum. Ancak durum böyle değilmiş, ilişkiler kurmak, neler yaptığınızı yüz yüze anlatmak ve çalışmalarınızı bir disiplin içinde üreterek insanlara özgün şeyler sunmak zorundasınız. Bu şekilde daha uzun ömürlü, olumlu etkiler yaratabilirsiniz.
Mersin Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde grafik tasarım okudun. Sonrasında tasarım alanında nasıl deneyimlerin oldu?
Akademik çalışmalarım dışında, işin grafik kısmında bir tecrübem olmadı ve bunun olması için bir çabam olmadı. Ağırlıklı olarak resimlerimi kullanabildiğim işleri tercih ediyorum veya gelen işleri kendi tarzımda, resimleme diliyle şekillendiriyorum.
Grafik tasarımın sanat pratiğini oluşturmana nasıl bir etkisi oldu?
Grafik tasarımın içeriği aslında çok zengin, sadece bilgisayar başında veya mekanik çözümler üretmiyorsunuz. Çizmek, boyamak, çeşitli baskı gibi malzemeyle haşır neşir olduğunuz yöntemlerle benzersiz tasarımlar da üretmek mümkün. Farklı alanlardan, farklı medyalar kullanan insanlarla birebir çalışma imkanım oldu. Bu tecrübeler sayesinde çalışmalarımın malzeme çeşitliliği çoğaldı ve böylece farklı içerikler, öyküler kurgulayabilir duruma geldim. Paylaşım ve fikir alış verişi, sanatın tüm alanlarında önemli bir katkı sağlıyor bence.
Sanat üretimini 3 kelime ile açıklar mısın?
Gerçeküstü, Varlıklar, Korkular
Sanat pratiğinde sorgulamaktan sıkılmadığın soru/tema?
Küçük yaşlarda izlediğim korku filmleri, ilk defa karşılaştığım korkutucu olaylar doğal olarak beni çok etkiliyordu ve bunlar uykuda birer kabusa dönüşüyordu. Ancak, yine de onları izlemekten, o filmlerdeki canavarları, şeytanları, gerçeküstü varlıklara bakmaktan ve neden bu denli büyük etkiler bıraktıklarını merak etmekten vazgeçemiyordum. Zamanla bu durumun nedenleri sorgulamaya, kabusların, korkuların nedenlerini ve çekiciliğini kendimce araştırmaya başladım. Sanatın yanı sıra mitoloji, psikoloji ve felsefe üzerinden de bulmak istediğim çözümlerin çerçevesini genişletmeye devam ediyorum. Tabii ki temel sebep “kolektif bilinçaltı” olarak tanımlanan o dipsiz kuyudaki birikim. Çalışmalarımdaki varlıkları uzun süre canavar olarak tanımladım, artık bundan vazgeçmiş durumdayım. Gerçeküstü ve korkutucu olanları tanımlamak için kullanılan bilindik isimler yerine, sadece “varlıklar” adını kullanmayı tercih ediyorum.
Çizim ve resim dışında sanatın diğer alanlarında iş üretiyor musun?
10 yıl önce bu tür çalışmalara başladığımda, farklı alanlardan işler üretiyordum. Bunun nedeni farklı malzemelerin doğasını tanımak içindi. Anın yarattığı heyecanın etkisiyle her şeyi yapabileceğimi düşünüyordum. Ancak şimdi sadece çiziyor ve yazıyorum, bazı çizimlerime öyküler yazıyorum veya bana sundukları cevapları not alıyorum. Ayrıca, gördüğüm anlık durumları, ışık oyunlarını, bir daha orada olmayacak objeleri, mekanları fotoğraflamayı seviyorum.
Görsel sanatlar dışında sanatın diğer disiplinlerinden ilham veren figürler kim?
İlham aldığım çok fazla disiplin var, özellikle sinema, çizgi roman, müzik eserleri ve korku öyküleri bana ilham veriyor ve yeni bir şeyler yaratmamı tetikliyorlar. Bunların içinde özellikle gerçekçi ve minimalist olanları, ben de benzer tarzlarda çalışmalar üretmeye çalıştığım için seviyorum. Sinema alanında Nuri Bilge Ceylan, Lars Von Trier, S. Craig Zahler, Coen Kardeşler; şiirde Charles Bukowski’yi sayabilirim. Müzikte minimalist olanların yerine üretim anına uygun şeyler seçiyorum. Çizgir omanda ise büyük yayınevlerinin kitapları yerine bağımsız, konu ve çizgi bakımından farklı denemelerin yer aldığı kitapları seviyorum. Aslında genel anlamda, yeni şeyler söyleyebilen eserler bana ilham veriyor.
Yaşadığın yer sanatsal üretimini nasıl etkiliyor? Daha önce nerelerde yaşadın ve nasıl etkileri oldu?
İnsan, tüm yaşantısıyla birlikte eserine üreteceği malzemelerin başına oturuyor. Yaşadığım coğrafyadaki tüm parçalar zihin süzgecimden geçerek çalışmalarımda etkisini gösteriyor. Bu nedenle yaşadığım bir evden ya da şehirden daha çok o andaki zihin yapım daha önemli, yani üretimlerim üzerinde yaşadığım “kara parçası”nın etkisi var. Tanıklık ettiğim şeyler, yaşadığım zaman dilimi, insanların söyledikleri yapacağım yeni bir çalışmaya dair fikirler yaratabiliyor. Zaman zaman farklı gerçekliklere doğru yol almak için her şeyi görmezden gelerek de çalışmalar üretiyorum.
Hayata dair benimsediğin bir motto/ilke nedir?
Buna cevabım; üretimin disiplinli bir şekilde devam etmesi ve bunun bir görev olarak değil, bir yaşama biçimine dönüşmesini sağlamak. Yaşama biçiminden kastım, yaşamın her alanına yayılabilmesi ve “Bunu yapmadığım zaman bir eksiklik oluyor” düşüncesidir.
Koleksiyonunu yaptığın objeler var mı?
Koleksiyon olması amacıyla hiçbir şey toplamıyorum, ancak tasarımını beğendiğim şeyler; özellikle kalem, defter, boya ve genel anlamda kırtasiye ürünlerini kullanmayacak olsam da alıyorum.
Çalıştığın sanat stüdyon var mı? Stüdyo hayatın nasıl geçiyor?
Evimde küçük bir odayı stüdyoya dönüştürdüm. Tasarım ve resim çalışmalarımı burada üretiyorum. Genellikle kağıt üzerinde çalıştığım için mekan bana yetiyor, ancak aydınlık bir mekan olmaması sorun olabiliyor. Ben çalışmak için küçük mekanları seviyorum, hayatım orada huzurlu ve mutlu geçiyor. Zaman zaman daha büyük mekanlarda daha büyük boyutlu çalışmalar yapmak istesem de şimdilik stüdyom yeterli geliyor.
Sanata bakışını değiştiren bir kitap var mı?
Böyle bir kitapla henüz karşılaşmadım, ama farklı bakış açıları sağlayan, özellikle Mehmed Siyahkalem hakkında ve Japonya sanatı, kültürü hakkındaki kitaplar oldu.
Etkilendiğin sanatçılar kim?
Van Gogh’un çalışma disiplinine ve yeni bir şeyler yaratma azmine her zaman hayran oldum. Her ne kadar tek kişi olup olmadığı bilinmese de gizemli “üstad” Mehmed Siyahkalem’in resimlerine ve canavarlarına hayranım. Japon ukiyo-e sanatçısı Tsukioka Yoshitoshi’nin de çalışmalarına hayranlık duyarım.
Şu aralar araştırdığın konular, üzerinde çalıştığın nedir?
Çalışmalarımın tetikleyicisi olan insan korkuları, arketip konuları üzerine çalışıyorum. Bunlarla ilgili sergi ve başka projelerim var. Ayrıca, sanatta yeterlik tezim için Ukiyo-e’de gerçeküstü varlıklar üzerine çalışıyorum.
Seni heyecanlandıran gelecek projelerden bahseder misin?
Birkaç kişisel projem var. Mekanların ve çalışmaların arasında bütünlük sağlandığı ve bunları yazılarla destekleyeceğim projeler yapmak istiyorum. Bunlar üzerinde çalışıyorum. İki sanatçı arkadaşımla birlikte bir kolektif kurduk ve geniş çaplı ve uzun süreli bir proje üzerinde çalışıyoruz. Yurt dışında da sunacağımız bu projeyi ne zaman gerçekleştireceğimiz henüz belli değil. Ayrıca, tezime ve çalışmalarıma yönelik araştırmalar yapabilmek için çalışabileceğim müzeler, sanatçılar, galeriler, akademisyenler araştırıyorum.